YÖNETİMLE İLGİLİ HÜKÜMLER
Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “İnsanlar (Arap kabileleri) şu iş (Emirlik) hususunda Kureyş’e tabidir. Arapların müminleri, Kureyş’in müminlerine; müşrikleri de Kureyş’in müşriklerine tabidir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3389
Abdullah b. Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Yeryüzünde iki kişi de kalsa bu iş (Emirlik) Kureyş’ten ayrılmaz.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3392
Cabir b. Semure (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
Babam ile beraber Peygamber’in (a.s.) huzuruna girdim ve onun şöyle buyurduğunu işittim: “Kendilerinden on iki tane halife çıkmadıkça bu iş son bulmayacaktır.” Sonra söylediklerini işitememiştim. Bu yüzden babama: Hz. Peygamber ne söylemişti? diye sordum. Babam: “Bunların hepsi Kureyş’tendir, buyurdu” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3393
İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatıyor:
Babam yaralandığı zaman yanına gittim. Etrafında toplananlar kendisini överek, “Allah seni hayırla mükâfatlandırsın” dediler. Babam Ömer “Hem ümitli, hem endişeliyim” dedi. Yanındakiler: “Yerine birini halef tayin et” dediler. Ömer “Sizin yapmanız gereken işleri hayattayken yaptığım gibi ölüyken de ben mi üstleneyim? Bu hilafetten olan payımın ne az ne çok ihtiyaç miktarı kadar olmasını, arzu etmişimdir. Yerime bir halef tayin edersem bu mümkündür, çünkü benden üstün olan Ebu Bekr böyle yapmıştır. Eğer halef tayin etmezsem, benden üstünlüğü şüphesiz olan Allah Resulü de halef tayin etmemiştir” dedi. Abdullah Babam, Hz. Peygamber’i zikrettiği zaman onun da bir halef tayin etmeyeceğini anladım, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3399
Ebu Musa Eşarî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Bir defasında amca oğullarımdan iki kişi ile birlikte Peygamberimizin huzuruna girdim. Bu iki kişiden birisi: “Ey Allah Resulü! Yüce Allah’ın sana verdiği yerlerin birinin idaresini bana ver” dedi. Öbürü de buna benzer bir talepte bulundu. Bunun üzerine Hz. Peygamber (a.s.): “Vallahi biz bu işe ne onu açıkça talep eden birini tayin ederiz, ne de ona tamah edeni” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3402
İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Haberiniz olsun ki hepiniz çobansınız ve her biriniz idaresi altındakilerden sorumludur: İnsanların yöneticisi olan kimse çobandır ve eli altındakilerden sorumludur. Erkek, ev halkının çobanıdır ve eli altındakilerden sorumludur. Kadın, evi ve çocuklarının çobanıdır ve ailesinden sorumludur. Hizmetçi, efendisinin malının çobanıdır ve ondan sorumludur. Haberiniz olsun, her biriniz birer çobandır ve elinin altındakilerden sorumludur.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3408
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatır:
Bir gün Allah Resulü (a.s.) aramızda ayağa kalkarak devlet malına hıyanetten bahsetti. Bunun günahının çok ağır olduğunu anlattı. Sonra şöyle buyurdu: “Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda böğüren bir deve ile gelerek bana: “Ey Allah’ın Resulü! Bana yardım et” derken bulup da ona: “Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim” demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda kişneyen bir at ile gelerek bana: “Ey Allah’ın Resulü! Bana yardım et” derken bulup da ona: “Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim” demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda meleyen bir koyun ile gelerek bana: “Ey Allah’ın Resulü! Bana yardım et” derken bulup da ona: “Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim” demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda çığlık atan bir kimse ile gelerek bana: “Ey Allah’ın Resulü! Bana yardım et” derken bulup da ona: “Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim” demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda dalgalanan bir elbise ile gelerek bana: “Ey Allah’ın Resulü! Bana yardım et” derken bulup da ona: “Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim” demeyeyim. Sakın hiçbirinizi Kıyamet gününde boynunda altın ve gümüş ile gelerek bana: “Ey Allah’ın Resulü! Bana yardım et” derken bulup da ona: “Senin için hiç bir şey yapamam. Sana bunu haber vermiştim” demeyeyim.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3412
Ebu Humeyd Saidi’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamberimiz, Esd kabilesinden İbn Lutbiye denilen bir kimseyi memur olarak, Ravi Amr ve İbn Ebu Ömer’e göre ise zekât memuru olarak görevlendirmişti. Bu kişi görevden dönüp Medine’ye geldiği zaman: “Şu sizin zekât malınız, bu da bana verilen hediye mal” dedi. Hz. Peygamber, hemen minber üzerinde kalkıp ve Allah’a hamd ettikten sonra şöyle buyurdu: “Zekât toplamaya gönderdiğim şu memura ne oluyor! Gelmiş: Şu sizin malınız, bu da bana hediye verilenler, diyebiliyor. Bu adam babasının yahut annesinin evinde otursaydı kendisine bir hediye verilir miydi, verilmez miydi, görürdü. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin ederim ki, bir kimse kamu malı olan bir şeyi haksız yere ele geçirirse Kıyamet gününde o malı boynunda taşıyarak getirir. Çaldığı hayvan deve ise, boynunda böğüre böğüre; sığır ise avaz avaz böğürerek; koyun ise acı acı meleyerek gelir.” Bundan sonra Hz. Peygamber iki elini koltuk altı beyazlığı görünene kadar kaldırdı. Sonra da iki defa: “Allahım! Tebliğ ettim mi?” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3413
İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e ve sizden olan idarecilere de itaat edin.ayeti Peygamberimizin bir birliğin kumandanı olarak gönderdiği Abdullah b. Huzafe b. Kays ile ilgili olarak nazil olmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3416
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Her kim bana itaat ederse o Allah’a itaat etmiştir. Her kim de bana isyan ederse, Allah’a isyan etmiştir. Kim de Emîre (idareciye) itaat ederse o, bana itaat etmiştir. Her kim Emîre isyan ederse, bana isyan etmiştir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3417
İbn Ömer’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Müslüman bir kimsenin, hoşlandığı ve hoşlanmadığı hususlarda (amirlerini) dinlemesi ve itaat eylemesi gereklidir. Allah’a isyan içeren bir işin yapılmasının emrolunması hâli müstesnadir. Böyle bir durumda ise itaat söz konusu değildir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3423
Ali’nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) bir seriye gönderdi ve onlara bir kimseyi kumandan tayin etti. Kumandan: bir ateş yaktı ve beraberindekilere “ateşe giriniz” diye emretti. İnsanların bazıları ateşe girmek istediler. Diğerleri ise: Biz zaten ateşten kaçtık dediler. Bu husus Resulüllah’a anlatılınca Resulülllah ateşe girmek isteyenlere seslenerek: “Eğer bu ateşe girseydiniz Kıyamet gününe kadar onun içinde kalacaktınız.” Diğerlerine de güzel söz söyledi ve “Allah’a isyan edildiği yerde itaat olmaz, itaat sadece iyi işlerde olur” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3424
Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Devlet başkanı, milleti için bir kalkandır. Onun ardında (kumandası altında) harp edilir. Onun sayesinde (düşmandan) korunulur. Eğer o halkına Yüce Allah’a takvayı emreder ve adaletle hareket ederse, bu emir ve adaleti sebebiyle ecir kazanır. Eğer takva ve adaletle yönetmezse bundan dolayı günaha girer.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3428
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “İsrail oğullarını Peygamberler idare ederdi. Bir Peygamber öldüğünde, onun yerine bir başka Peygamber geçerdi. Şüphesiz ki benden sonra Peygamber gelmeyecektir. Ancak halifeler gelecek ve sayıları çok olacaktır.” Sahabe: “Halifeler birden çok olursa ne yapalım?” diye sordular. Hz. Peygamber: “Ettiğiniz biate sırasıyla bağlı kalınız ve onlara haklarını veriniz. Onlar da kendilerine tabi olanların haklarından sorumludurlar” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3429
Abdullah b. Mesûd (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
Resulüllah (a.s.): “Benden sonra bir takım kayırmalar ve hoşlanmayacağınız işler meydana gelecek” buyurdu. Sahabeler: “Ey Allah’ın Resulü! Bu işlere erişenler nasıl hareket etmeliler?” dedi. Peygamberimiz, “Üzerinize düşen görevi yerine getirir, haklarınızı da Allah’tan istersiniz” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3430
Useyd b. Hudayr’ın (r.a.) anlattığına göre:
Ensar’dan birisi Hz. Peygamber (a.s.) ile başbaşa olduğu bir sırada: “Falanca gibi bana da bir memuriyet (tahsildarlık ya da valilik) vermez misin?” dedi. Hz. Peygamber: “Benden sonra bir takım kayırmalara rastlayacaksınız. Ancak sizler Kevser Havuzu başında bana kavuşuncaya kadar sabrediniz” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3432
Huzeyfe b.Yemân (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
İnsanlar Hz. Peygamber’e (a.s.) iyi şeylerden soruyorlar, ben ise başıma gelir endişesiyle ona kötü şeyler hakkında soruyordum. Bu endişe ile bir kere: “Ey Allah’ın Resulü! Biz koyu bir cehalet ve kötülük içinde idik. Sonra Allah bize şu hayrı (İslâm dinini) getirdi. Artık bu hayır ve saadetten sonra gelecek bir şer ve fitne var mıdır?” diye sordum. Hz. Peygamber: “Evet vardır” buyurdu. Ben: “O şerden sonra bir hayır gelecek mi?” dedim. Hz. Peygamber: “Evet, ama bunun içinde bir fesat ve bulanıklık bulunacak” dedi. Ben: “O hayrın bulanıklığı nedir?” dedim. Hz. Peygamber: “O devrin amirlerinden bir zümre, benim sünnetimden başka yollar tutacaklar ve ümmeti başka yollara götürecekler. Bazı hareketlerini tasvip edecek, bazılarını ise yadırgayacaksın” buyurdu. Ben: “Bu bulanık dönemden sonra yine şer ve fesat devri gelecek mi?” dedim. Hz. Peygamber: “Evet gelecek. O devirde bir takım kişiler halkı Cehennem kapılarına çağıracak. Onların davetine icabet edeni Cehenneme sürükleyecek” buyurdu. Ben: “Ey Allah’ın Resulü!, Bu davetçiler zümresini bize tanıt,” dedim. Hz. Peygamber: “Peki tanıtayım: Onlar bizden bir zümredir ve bizim dilimizle konuşurlar” buyurdu. Ben: “Ey Allah’ın Resulü! O uğursuz devire yetişirsem nasıl davranayım?” dedim. Hz. Peygamber: “Müslümanların cemaatından ve onların başında bulunanlardan ayrılmaz, onlara itaat edersin” buyurdu. Ben: “Onların birlik ve beraberliği ve başlarında bir reis olmazsa?” dedim. Hz. Peygamber: “O takdirde bu fırkaların hepsinden uzak dur. Bu ayrılman bir ağaç kökünü ısırmak gibi (meşakkatli) olsa bile. Artık ölüm gelinceye kadar böyle kal!” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3434
İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Emîrinin yaptığı bir şeyi kötü bulan, sabretsin hemen baş kaldırmasın. Çünkü kim İslâm camiasından bir karış ayrılarak ölürse, bu cahiliye ölümüdür.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3438
Cabir b. Abdullah (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hudeybiye gününde bin dört yüz kişi idik. Ağacın altında Peygamberimize, bir elini Hz. Ömer tutmakta iken biat ettik. Bu ağaç büyük bir diken ağacı idi. Hz. Peygamber’e biatimiz ölmek üzerine değil, kaçmamak üzerineydi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3449
Hazn b. Museyyeb (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Babam Museyyeb, ağaç yanında Hz. Peygamber (a.s.) ile biat eden sahabelerden biri idi. Biz (ertesi sene) hacı kafilesi olarak yola çıktık. (Hudeybiye mevkiine geldiğimiz zaman) bu ağacın bulunduğu yeri bulamadık. Eğer o ağacı görmüşseniz, daha iyi anlarsınız.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3459
Seleme b. Ekva’nın (r.a.) azatlısı Yezit b. Ebu Ubeyd şöyle anlatır:
Ben Seleme’ye Hudeybiye gününde Hz. Peygamber’e (a.s.) ne üzerine biat ederek ahitleştiniz? diye sordum. Seleme: “Ölmek üzere” diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3462
Abdullah b. Zeyd’in (r.a.) rivayetinde Abbad b. Temim şöyle anlatır:
Birisi Abdullah b. Zeyd’e gelerek: “Şu İbn Hanzala insanlardan biat alarak ahitleşiyor” dedi. İbn Zeyd ise: “Ne üzerine biat alıyor?” diye sordu. O kişi: “Ölüm üzerine” dedi. Bunun üzerine Abdullah b. Zeyd: “Ben, Hz. Peygamber’den (a.s.) sonra kimseye ölmek üzere biat etmem!” diye cevap verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3463
Seleme b. Ekva’nın (r.a.) rivayetinde Yezid b. Ebu Ubeyd şöyle anlatır:
Seleme b. Ekva, (Medine’de) Haccac’ın yanına gitmiş ve Haccac ona: “Ey Ekva oğlu! Sen iki ayağının ökçesine basarak gerisin geri döndün ve çöl Arabı mı (bedevi) oldun?” demiş, Seleme ise: “Hayır (geri dönmedim), fakat Peygamberimiz çölde oturmama izin verdi” karşılığını vermiştir.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3464
Mucaşi’ b. Mesûd (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Ben, Peygamber’e (a.s.) geldim, hicret etmek üzere kendisine biat edecektim. Bunun üzerine: “Artık hicret etme dönemi geçmiştir. Fakat İslâm’a girmek, cihat etmek ve iyilik yapmak üzere biat edebilirsin” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3465
İbn Abbas’ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Mekke’nin fethi günü şöyle buyurmuştur: ” (Fetihden sonra, artık Mekke’den Medine’ye) hicret sona ermiştir. Bundan sonra yalnız cihat için ve cihat niyetiyle (vatandan) çıkılabilir. Bu yüzden cihada çağrıldığınızda hemen koşunuz.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3467
Aişe (r.ah.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber’e (a.s.) hicret hakkında soruldu. Bunun üzerine: “Fetihden sonra artık (Mekke’den Medine’ye) hicret dönemi sona ermiştir. Bundan sonra Mekke’den cihada ve cihada niyetle çıkılabilir. Bu yüzden cihada çağrıldığınızda hemen koşunuz” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3468
Ebu Saîd Hudrî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Bir bedevi, Hz. Peygamber’e hicret edeyim mi? diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.): “Vah sana! Hicret çok çetin bir iştir. Senin develerin var mı?” buyurdu. Bedevi: “Evet” dedi. Hz. Peygamber: “Onların zekâtlarını veriyor musun?” diye sordu. Bedevi: “Evet veriyorum” dedi. Bunun üzerine Peygamberimiz: “Öyle ise sen uzak beldelerde çalışabilirsin. Çünkü Allah emeğinden hiç bir şeyi zayi etmez” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3469
Hz. Aişe (r.ah.) şöyle anlatır:
Mümin kadınlar, Hz. Peygamber’in (a.s.) yanına hicret ettikleri zaman Yüce Allah’ın şu kavli ile imtihana çekilerek biat ederlerdi: Ey Peygamber! Mümin kadınlar, Allah’a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek hususunda sana biat etmeye geldikleri zaman.Hz. Aişe devamla: Mümin kadınlardan bu şartları kabullenen herkes artık Peygamber’e biat ederek sorumluluk altına girmiş olurdu. Hz. Peygamber, kadınlar bu şartları kendi dilleri ile ikrar ettikleri zaman onlara hitaben: “Artık gidiniz, biatinizi kabul ettim!” buyurdu. Allah’a yemin ederim ki Hz. Peygamber’in eli hiçbir kadının eline dokunmamış onlardan sözlü biat almıştır. Hz. Aişe daha sora: Allah’a yemin olsun ki, Hz. Peygamber kadınlardan Allah’ın emrettiğinin dışında bir şartla asla biat almadı. Ve onun avucu da hiçbir kadının avucuna dokunmadı. Hz. Peygamber kadınlardan biat aldığı zaman onlara hitaben: “Biatinizi kabul ettim” buyururdu, dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3470
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle anlatır:
Biz Hz. Peygamber’e (a.s.) emirlerini dinlemek ve itaat etmek üzere biat ederdik de o bize: “Gücünün yettiği kadar” buyururdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3472
İbn Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Uhud günü Hz. Peygamber (a.s.) beni savaşla ilgili olarak teftiş etti. O zaman on dört yaşında olduğum için bana izin vermedi. Sonra Hendek günü beni gözden geçirdi. O zaman da on beş yaşında idim. Bu defa bana -savaşa girmeğe- izin verdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3473
Abdullah b. Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) Mushaf ile düşman toprağına sefer edilmesini yasaklamıştır.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3474
Abdullah b. Ömer (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) idmana çekilmiş atlarla Hafya’dan Seniyyetul-Veda’ya kadar, idman yaptırılmamış atlarla da Seniyye’den Beni Zurayk Mescidine kadar koşu yarışı yaptı. Abdullah b. Ömer de yarış edenler arasında idi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3477
İbn Ömer’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Atların alınlarına dökülen yelelerinde Kıyamet gününe kadar hayır vardır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3478
Urve Barikî’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Atlar, alınlarına dökülen yelelerinde Kıyamet gününe kadar hayır bağlı olan hayvanlardır. Bu hayır, (Ahirette) ecir ve (dünyada) ganimettir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3480
Enes b. Malik’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Atın alnında bereket vardır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3482
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Yüce Allah, Kendi yolunda (cihada) evinden sırf Allah yolunda cihat için, sırf ona iman ettiğinden dolayı ve Peygamberini tasdik ettiğinden dolayı çıkan kimseyi Cennete koymayı ya da nail olduğu sevap ve ganimetle içinden çıkmış olduğu evine sağ salim geri döndürmeyi teminat vermiştir. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin ediyorum ki Allah yolunda açılan her bir yara Kıyamet gününde yeni açıldığı andaki şekli üzere gelecek; rengi kan rengi fakat kokusu misk kokusu olacaktır. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yeminle söylüyorum, müslümanlara zorluk vermeyecek olsa Allah yolunda gaza eden hiçbir seriyeden asla geri kalmazdım. Fakat onların hepsini bineklere yükleyecek varlığa ne ben ne de onlar sahipler! Bu yüzden cihattan geri kalmaları onlara ağır geliyor. Muhammed’in nefsi elinde olan Allah’a yemin ediyorum ki Allah yolunda gaza ederek öldürülmeyi, sonra yine gaza edip öldürülmeyi, sonra tekrar gaza edip öldürülmeyi ne kadar arzu ederdim!”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3484
Enes b. Malik’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ölüp de Allah katında bir hayra malik olan hiçbir nefsi ne takrar dünyaya dönmesi, ne de dünya ve dünyadaki her şeyin kendisinin olması sevindirebilir, yalnız şehit müstesnadır. Çünkü o, şehit olmanın faziletini gördüğü için tekrar dönmeği (yani dirilmeği) ve dünyada yeniden şehit olmayı temenni eder.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3488
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber’e (a.s.): “Hangi ibadet Yüce Allah yolunda yapılan cihada denk olabilir?” diye soruldu. Hz. Peygamber: “Ona gücünüz yetmez” buyurdu. Bu soru iki ya da üç defa tekrar edildi. Hz. Peygamber bu suallerin hepsinde: “Ona gücünüz yetmez” cevabını veriyordu. Üçüncü defasında: “Allah yolunda savaşan mucahidin benzeri oruç tutan, namaz kılan ve Allah yolunda cihat eden mucahit evine dönünceye kadar orucundan ve namazından hiç gevşemeyerek Allah’ın ayetlerine uyan kimsedir” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3490
Enes b. Malik’in (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda (cihat için) yapılan bir sabah veya akşam seferi, dünyadan ve bütün dünya varlıklarından daha hayırlıdır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3492
Sehi b. Sa’d Saîdî’nin (r.a.) rivayet ettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Kulun Allah yolunda yürüyeceği bir sabah yürüyüşü dünyadan ve dünyadaki her şeyden hayırlıdır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3493
Ebu Eyyûb’un (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Sabah veya akşam herhangi bir zamanda Allah yolunda yürüyüş, üzerine güneş doğup batan her şeyden daha hayırlıdır.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3495
Ebu Saîd Hudrî (r.a) şöyle anlatmaktadır:
Bir kimse Peygamberimize gelip: “İnsanların en faziletlisi hangisidir?” diye sordu. Hz. Peygamber: “Malı ile, canı ile Allah yolunda cihat eden kimsedir” buyurdu. O kişi: “Sonra kimdir?” dedi. Hz. Peygamber: “Kuytu bir yerde Rabbine ibadet eden ve insanları kendi şerrinden rahat bırakan kimsedir” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3501
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Biri diğerini öldürüp sonra Cennete giren iki kimseyi Allah rızası ile karşılar” buyurdu. Sahabeler: “Bu nasıl olur? Ey Allah’ın Resulü!” dediler. “İlki, Yüce Allah yolunda cihat ederken şehit olur. Sonra Allah onu öldürene tevbe ve hidayet nasip eder de müslüman olur. Sonunda O da Yüce Allah yolunda cenk eder ve neticede şehit düşer” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3504
Zeyd b. Halit Cühenî’nin (r.a.) naklettiğine göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Allah yolunda gaza edecek bir askeri (techizatını temin ederek) hazırlayan kimse de cihat etmiş olur. Yine cihada gidenin ailesiyle en iyi şekilde ilgilenme hususunda onun yerini alan kişi de cihat etmiş olur.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3511
Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
“Müminlerden (özür sahibi olanlar dışında) (evlerinde) oturanlar ileAllah yolunda malları ve canları ile savaşanlar bir olamaz.”Bu ayet nazil olduğu zaman Hz. Peygamber Zeyd’e emir verdi, o da bu ayeti yazacağı bir kürek kemiği getirdi. Bu sırada İbn Ümmü Mektum körlüğünü Peygamber’e arzetti. Bunun üzerine: Müminlerden özürsüz olarak oturanlar mücahitlerle eşit olamaz…kaydı nazil oldu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3516
Cabir (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
“Bir kimse (Süveyd’in hadisinde: bir kimse Uhud gününde): Ey Allah’ın Resulü! (Cihat ederken) öldürülürsem nerede olacağım?” diye sordu. Hz. Peygamber: “Cennette olacaksın” buyurdu. Bu cevap üzerine o kişi elinde bulunan hurmaları yere attı ve ölünceye kadar (düşmanla) savaştı.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3518
Berâe (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Ensar kabilesinin Nebit oğullarından bir kimse Hz. Peygamber’in (a.s.) huzuruna geldi ve: “Ben şahadet ediyorum ki Allah’tan başka ilah yoktur ve sen muhakkak onun kulu ve elçisisin” dedi. Sonra ileri atıldı ve şehit düşünceye kadar savaşmaya davam etti. Peygamberimiz, şehit düşen bu kimse hakkında: “Şu kişi, az iş yaptı fakat çok ecre nail oldu” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3519
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
İsmini almış olduğum amcam (Enes b. Nadr), Bedr’de Hz. Peygamber (a.s.) ile beraber bulunamamıştı. Bu durum kendisine çok ağır geldiğinden: “Ben Resulüllah’ın katıldığı ilk savaşta bulunamamıştım. Eğer Allah bana bundan sonra Hz. Peygamber’in yanında şehit olma yeri daha gösterirse Allah benim ne yapacağımı biliyor” demiş. Ve daha fazlasını söylemekten çekinmişti. Nihayet Uhud gününde Hz. Peygamber ile beraber hazır bulundu. Bir ara Sa’d b. Muaz kıbleye yöneldi. Enes b. Nadr ona hitaben: “Ey Ebu Amr! nereye? Ah şu güzelim cennet kokusuna! Onu Uhud’da hissediyorum” dedi ve arkasından müşriklerle savaşmaya başladı, nihayet şehit düştü. Enes b. Nadr’ın cesedinde kılıç darbesi, mızrak dürtmesi ve ok saplanması olmak üzere seksenden fazla yara bulundu. Kız kardeşi olan halam, Rubey bt. Nadr “Kardeşimi ancak parmaklarından tanıyabildim” demiştir. Ve şu ayet (bu gibiler hakkında) indi: Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var! İşte onlardan kimi sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir, kimi de bunu beklemektedir. Onlar hiçbir surette sözlerini değiştirmediler.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3523
Ebu Musa Eşarî (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Bedevi bir kimse Hz. Peygamber’e geldi ve: “Ey Allah’ın Resulü! Bir kısım insan ganimet için, bir kısım ise halk arasında anılmak için, bir kısım insan da ne kadar yiğit olduğu görülsün diye savaşıyor. Acaba Allah yolunda cihat eden kimdir?” diye sordu. Hz. Peygamber (a.s.): “Kim Allah’ın iradesi en yüksek olsun diye cihat ederse ancak onun cihadı Allah yolundadır” buyurdu.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3524
Ömer b.Hattab’ın (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Amellerin karşılığı ancak niyete göredir. Bir kimsenin niyet ettiği ne ise eline geçecek olan ancak odur. Kimin hicreti Allah’a ve Rasulüne yönelmiş ise, onun hicreti Allah’a ve Resulünedir. Kim de bir dünyalığa erişmek veya bir kadınla evlenmek için hicret etmişse, onun hicreti de Allah’ın ve Resulünün rızasına değil hicretine sebep olan şeyedir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3530
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) Milhan kızı Ümmü Haram’ın ziyaretine gelirdi de o da kendisine yemek ikram ederdi. O sırada Ümmü Haram, Ubade b. Samit’in nikâhında idi. Yine bir gün Hz. Peygamber Ümmü Haram’ın yanına girdi. Sonra Ümmü Haram oturdu ve Hz. Peygamber’in başını tarayıp temizledi. Ardından Hz. Peygamber bir müddet uyudu. Sonra gülümseyerek uyandı. Ümmü Haram dedi ki; ben: Ey Allah’ın Resulü! Seni ne güldürüyor?, diye sordum. O da: “Ümmetimden bazı insanlar deniz üstünde hükümdarların tahtlarına kuruldukları gibi (yahut tahtlarına kurulmuş hükümdarlar gibi) binerek Allah yolunda deniz harbine gider halde gösterildi de ona gülüyorum” buyurdu. Ben: Ey Allah’ın Resulü! Beni de o deniz gazilerinden kılması için Allah’a dua ediniz diye rica ettim. Hz. Peygamber benim için dua etti. Sonra Resulüllah başını yastığa koyarak bir müddet daha uyudu. Sonra yine gülümseyerek uyandı. Yine ben: Ey Allah’ın Resulü! Seni ne güldürüyor? diye sordum. Hz. Peygamber bu defa da önce dediği gibi: “Bana ümmetimden bir kısım mücahitlerin Allah yolunda gazaya gitmeleri gösterildi” dedi. Ümmü Haram der ki, ben: Ey Allah’ın Resulü! Seni ne güldürüyor? Beni o gazilerden kılması için Allah’a dua ediver dedim. Hz. Peygamber: “Hayır, sen birincilerdensin” buyurdu. Enes b. Malik der ki: Ümmü Haram bt. Milhan, Muaviye b. Ebu Süfyan’ın (Şam valiliği) zamanında ve onun kumandasında (cihada açılan bir) gemiye binmiş fakat denizden çıktığı sırada, bindirildiği hayvandan düşerek şehit olmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3535
Ebu Hureyre’nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Vaktiyle biri yolda giderken yol üstünde bir diken dalı buldu. Onu alıp yoldan dışarıya attı. Yüce Allah da onun bu amelini hüsnü kabul buyurup günahlarını bağışladı.” Sonra Resulüllah şöyle buyurdu: “Şehitler beş kısımdır: Vebadan, ishalden ve suda boğulmaktan ölenlerle yıkık altında kalan ve bir de Yüce Allah yolunda şehit olan yani öldürülen.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3538
Enes b. Malik’in (r.a.) rivayet ettiğine göre:
“Hz. Peygamber (a.s.) veba (taun) hastalığından ölen her müslüman şehit sayılır” buyurmuştur.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3540
Muğire’nin (r.a.) anlattığına göre:
Hz. Peygamber (a.s.) şöyle buyurmuştur: “Ümmetimden bir grup her tarihte hakka açıkça sahip çıkmaya devam edecekler. Allah’ın emri (Kıyamet) gelinceye kadar bu böyle devam edecektir.”
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3545
Ebu Hureyre (r.a.) şöyle anlatmaktadır:
Malik’e Peygamberimiz: “Sefer bir tür azaptır. Seferdeki kişinin uyumasını, yemesini, içmesini engeller. Bu yüzden yolcu olanınız seferdeki işini bitirince biran önce ailesinin yanına dönsün” buyurduğu sana nakledildi mi? diye sordum. Malik: “Evet” dedi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3554
Enes b. Malik (r.a.) şöyle rivayet etmiştir:
Hz. Peygamber (a.s.) (seferden dönüşünde) evine geceleleyin girmezdi. Onların yanına ya sabah ya da akşam vaktinde gelirdi.
Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 3555